Adam phillips flört üzerine

Flört Üzerine

Psikanaliz, içgörü arayışından çok rüyaları arayış olabilir. Rüyaların yorumlanabilir oluşu, malzeme olarak kul­ landıkları gündelik hayat kırıntılarından rüyalar, arzunun yaptığı kazalardır daha az olumsal kılmaz onları. Konuşmalarımız bir nevi sağduyu modelinden insanlar duygusal deneyimleri de­ ğişik biçimlerde metabolize ediyor , daha belirgin biçimde psikanalitik sohbetlere kadar değişiyordu yansıtmaya dayalı bir öz­ deşleşme sonucu, ilişkilerinde bir duygusal işbölümü söz konu­ suydu: Kendisi ilişkiyi saplantı haline getirirken, karşısındakilerin 31 hayatında pek bir şey değişmiyordu.

Batağa saplanmanın hazlanndan bahsettik bir­ likte; insanın, sevdiği kişiye bağımlı olmamasının dehşetinden de bahsettik. Bunların bir kısmı hastanın çocukluğuna uyuyordu ve onda çocukluğuna ait bazı duyguları yeniden canlandırmıştı, ama gerçek anlamda düşünceye dalmasını ya da kendi içinde geçmişe bir yolculuk yapmasını sağlayacak kadar güçlü olmadı bu can­ landırma etkisi. Bu arada ben de, karşı aktarım sürecinde giderek yerine oturmaya başlayan bir şeyin farkına vardım: Sanki her se­ ferinde bir şeyleri yanlış anlıyormuşum, sanki benim bilmediğim bir kural varmış duygusu gitgide güçlenmeye başladı.

Biri ta­ mamen çaresiz, hakir görülen, diğeri ise tam anlamıyla işinin ehli olup hiç sabır gösteremeyen iki kişi konuşup duruyordu kafamın içinde.

Flört Üzerine , Adam Phillips - Fiyatı & Satın Al | idefix

Gerçi şimdi geriye bakınca zaten hep öyle olur , en azından evlilik vesikaları ile ölüm vesikaları üzerine konuştuğumuz birkaç seansta bu konuda her ikimize de sürekli ipuçları vermiş olduğunu gö­ rebiliyorum. Birisine ilgi duyduğunda ya da âşık olduğunda, hemen yaşayacakları duygusal deneyimin niteliğine ilişkin gizli bir sözleşmeyi geçmişten çıkartıp ortaya getirdiğini söyledim ona. Gerçi kendisi bu sözleşmenin varlığından habersizdi ama, onun şartlarına uymak zorundaydı hep. Dolayısıyla eğer karşısındakini bir saplantı haline getirmiş ya da ondan neredeyse büyülenmiş ol­ masa -gizli sözleşmede kendi payına düşen buydu ve ço­ cukluğundaki başka sözleşmelerden kaynaklanıyordu- sadece ken­ disi hayal kırıklığına uğramakla kalmayacak, karşısındakini de hayal kırıklığına uğratacaktı.

Yani bir başka deyişle hasta, kendi dürüstlüğünün zulmüne uğruyordu. Bu durumun içerdiği ironi ise —tabii eğer ironi kelimesi yerinde olursa—her iki tarafın da bilinçli bir şekilde bu sözleşmeyi gözden geçirmiş olmamasıydı. Bilinçdışında, iliş­ kilerinde hep yaşamayı istediği savaş çeşitleri üzerine tartışmayı sürdürdük.

Psikanaliz ya da aile terapisi açısından bakınca, bilinçdışında insanların, kendi aralarında sözleşmeler yapmakta olduğu yeni bir bilgi değil tabii; yine de bu sözleşmelerin kapsamı -bütün ek mad­ deleri, şerhleri, notlan ve sairesiyle birlikte- her zaman şaşırtmaya devam edecek bizi kendi kendimizle yaptığımız daha da gizli ve bağlayıcı sözleşmelere ise hiç değinmiyoruz. Ne kendimizi ne de başkalanm haberdar ederek girdiğimiz sözleşmelerin sayısını dü­ şününce, kısmetimizi organize etme ya da bir çerçeveye yer­ leştirme yönünde birer çaba olarak gerçekleştirdiğimiz daha resmi toplumsal sözleşmelerin -oyunlan belirleyen kurallar, yasal dü­ zenlemeler, toplumsal kurallara bağlı ritüeller- bu kadar büyük bir güvence sağlamasına şaşmamak gerek.

Psikanaliz süreci içinse alı­ şılmış bir şey değildir sözleşme; zira en radikal haliyle doğrudan sözleşme olasılığını şekilsiz hale getirir hatta paramparça eder. Sözleşmenin dünyası ile sözleşme dünyasının dışlamaya çalıştığı her ne ise o arasında bir geçiş sağlar.

Flört Üzerine

Aslında psikanalitik söz­ leşme, sözleşmelerin, haddizatında her türlü anlaşma ile bağ­ lantının, karşısında savunmasız kaldığı şeyi -yani bilinçdışını ve bilinemez olan geleceği- göstermeye yarar, hayata geçirmeye değil. Hiçbir sözleşmede insan, tam olarak neyi kabul etmekte ol­ duğunu bilemez; çünkü en hafif biçimiyle bu anlaşma, tarafların bilinçdışı tarihi ile arzularını ve de o tuhaf deyişteki gibi, gelecek neler getirecekse onları içermektedir.

Böylelikle, benim inceleme­ min anti-kahramam olur Don Juan; çünkü o, sözleşmelerin pa­ rodisini yapmakta, olumsal ile özdeşleşerek ona hâkim olmuş gibi davranmaktadır. Bir Yahudi atasözündeki gibi, zamanı zamanla te­ lafi etmek şaşılacak kadar zordur. Kimse şanstan m uaf tutulamaz. Ne kadar aksine inanmak istesek de, gelecek üzerinde tahakküm kurmak mümkün değildir. Sadece arzuların, dileklerin ocağı de­ ğildir orası, aynı zamanda kazaların sığmağıdır. Hayatlarımızı zaman içinde ilerleyen -gelişm e anlam ında- bir anlatı olarak düşünüyörsak, gelişme düşüncesini hasbelkader bir yerlerden duy­ duğumuz içindir bu.

Duruma tekrar belirsizlik katmanın yoluydu savaş. Zaten onun kendine özgü bilinçdışı sözleşmesinde asıl çarpıcı olan taraf da, partnerinden ayrılığı kabullenmekte zor­ lanması ve -annesiyle yaşadığı hüsran nedeniyle- ayrılıktan sonra partnerinin de kendisininkine simetrik bir duygusal deneyim ya­ şamakta olduğu zannına kapılması değildi sadece. Hastamın bilinçdışı sözleşmesi, tıpkı por­ nografik bir görüntü gibi kendini ve partnerini kısmet ile kıs­ metsizlikten, sürekli üzerinde pazarlık ettiğimiz ve sürekli kul­ landığımız kazalar ile rastlantılardan koruma çabasıydı.

En başta, hastamı olumsallıktan esirgemek, zamanla gelişmesi kaçınılmaz belirsizliklerden önce davranmak için ilişkiye yapılan bir büyüydü sözleşme. Başka bir deyişle ben, hastamın zaman ile ilişkisine dair ipuçlarını dinlemenin yararlı olacağını düşünmeye başlamıştım.

Aslında aktarım sürecini, daha önce yaşanmış olup birbirinden ayrı olan ama birbiriyle örtüşen üç ilişkinin bir şekilde yeniden ya­ ratılması ya da tekerrürü olarak görmeye başladım: Hastanın an­ nesiyle, babasıyla ve zamanla ilişkileriydi bunlar. Bilinçdışı söz­ leşme, zamanı bir fanus içine hapsetme, ağzını mühürleme ve ayrı bir nesne gibi tecrit etme girişimiydi. Hastamın başka insanlarla ilişkilerinde daha esnek formlar bul­ ması, bir yazgıdan ziyade bir repertuar geliştirmesi de, zamana iliş­ kin aktarımlarının çözümlenmesiyle başladı - yani zamanın kendisi için nasıl bir ebeveyn olduğunu bulması, sonra da onu bir ebeveyn olarak algılamayı bırakıp bir şans matrisi gibi görmeye baş­ lamasıyla.

Bu kadınla yaptığım konuşmalardan sonra oldukça belirgin ve klinik bakımdan konuyla ilişkili bazı sorunlar takılmıştı kafama. İnsan zamanla ne tür bir aşk ilişkisi yaşar ve zaman ne tür bir nes­ nedir onun için? Mesela, doldurulması gereken veya önemli bir kısmı öldürülmesi gereken bir şey midir? Asla yeterli gelmez mi yoksa öldürülmesi gereken kısmı hep çok mu fazladır?

Zamanın 34 bol olduğunu ya da tükenmekte olduğunu düşünmemize sebep olan nedir? Zamanı nasıl kullanacağımızı planlamaya çok fazla zaman harcarsak, işleri şansa bırakma riski ne kadar olur? Kendini bir in­ sana emanet etmek, zamana havale etmekten çok farklıdır. Güney Afrikalı yazar J. Coetzee, Düşman adlı romanında şöyle anlatır zamanı: Şansa bağlı bir dünyada daha iyi v e daha kötü d iy e bir şe y var mıdır?

Flört Üzerine

Bir yabancının k u cak layışın a teslim oluruz y a da dalgalara bırakırız kendim izi; dikkat k esilm işk en , g ö z açıp kapayana kadar g e v şe y iveririz; uykuya dalarız; uyan dığım ızda, bir bak m ışız hayatım ız y ö ­ nünü kaybetm iş. N edir bir gözkapağın ın açılıp kapanm ası? A ncak e z e li v e insanüstü bir uyanıklıkla ken d im izi savu nab iliriz ona karşı. H ayatım ızda başka bir se sin , başka seslerin duyulm asını sağlayan bir boşluk, bir yarık olam az m ı? N e hakla kapatıyoruz kulaklarım ızı on ­ lara?

Totaliter bir rejimde yetişip yazarlığa başlamış bir romancının, şansın seslerine, zora gelmeyecek olan seslere dikkat kesilmesi şa­ şırtıcı değil belki de. Aslında burada düşünülmesini istediğim hipotez şu: Gelişim kuramında, bir nesneyi kabul ederek saplantı haline getirmek, olumsallığın tam anlamıyla kabul edilmesine karşı bir savunma olabilir.

FLÖRT ÜZERİNE

Nesneyi -öteki insanı- ayrı ve kullanıma elverişli bir varlık olarak kabul etmek başka şeydir, zaman içinde yaşayıp kazaları kullanıma el­ verişli kılmak başka şey. Psikanalizde, içgüdülerin yönlendirdiği benlik kabulünün herhangi bir yararı olmuşsa, kendi olumsallığına gömülmüş benlik kavramını da eklememiz gerekebilir buna.

Mül­ kiyet ilişkilerinden kaynaklanan tuhaf bir dil konuşur, kişisel birer niyetmişçesine içgüdülerimize sahip olduğumuzdan söz ederiz de, hayatımızdaki olumsallığın sahibi olduğumuz gibi daha çok pa­ radoks içeren bir düşünceyi -dile getirsek b ile- ender olarak dile 35 getiririz. Bunu dile getirmenin bir başka yolu da, hayatlarımızın ka­ zalara tabi olduğuna inanmakta -öyle olduğunu kabul ederek güven içinde yaşam akta- niye bu kadar zorlandığımızı merak et­ mektir.

Freudiyen dil sürçmesi -k i adı bile kendini ele v erir- niyet edilmiş olan kazadır. M ı Temel meselesi şuydu: "Determinizmin içinde bir çıkış yolu bulabilecek miyiz? Niye bu kadar çok kanıta gerek duyulmuştur? Hatalar Ki­ tabı belirli bir tarza uygun olarak kaleme alındığı için -ilk defa Psikiyatri ve Nöroloji Monografisi adında bir dergide ya­ yınlanm ıştı- belli bir bilimsel inceleme türünün teamüllerini iz­ lemektedir.

Ama eğer hatalar've kazalar, onun öne sürdüğü biçimde anlam taşıyorsa, hata ve kaza olmaktan çıkarlar.

Boğaziçi Üniversitesi Bilgileri

Flört Üzerine en uygun fiyat ve hızlı kargo seçenekleriyle idefix'te. Hemen Flört Üzerine satın alın, indirimli ve avantajlı seçenekleri kaçırmayın! Flört Üzerine-AYRINTI YAYINLARI- Adam Phillips Bu kitap flörtü savunmak için girişilmiş bir çabadan ibaret görülmemeli. Phillips'in aşk başar.

Kitabın sonuna doğru, sonuna gelebilmişsek tabii, artık hata denen şeyden arınmış ve çok sayıda komplodan oluşan psikanalitik bir dünyaya girmişizdir. Durmadan hata yapıyor değilizdir, durmadan alternatif hayatlar kuruyoruzdur. Belki bütün kazalar anlamlı değildir de, anlam kazalardan meydana geliriliyordur.

  • !
  • kaynanayla tanışma makyajı;
  • dul bir bayanla evlenmek istiyorum;
  • FLÖRT ÜZERİNE!

Freud, psikanaliz kuramından yararlanarak kazaları, görünürde şansa bağlı olan olayları, anlam taşıyan, maksatlı olay­ lara dönüştürür. Asıl bela, an­ lamlı maksatlarımızdaki aşırılıktır. O halde -görünürde amaçlanmamış olan, olumsallık içerenkaza kavramı, kişinin dille ilişkisine bağlı olarak aksi takdirde ger­ çekleşmesi imkânsız arzularımızı ya da benliğin kimi kısımlarını görmemizi sağlar.

Kaza, bazı şeyleri yapmanın en iyi yolu, hatta yegâne yolu olur. Üstelik kaza ya da olumsallık nosyonu ol­ maksızın, asla bunların sahibi olmaktan tam anlamıyla kur­ tulamayacak, dolayısıyla da bilinmelerini sağlayamayacak hale ge­ liriz. Bir başka deyişle Freud, sadece kazaların anlamlı olduğunu değil, en yasak anlamlan üretmek için kaza kavramından nasıl ya­ rarlandığımızı da göstermektedir bize.

Much more than documents.

Yanık Diller. Bu kitab ve dorudan Bentham okumak -bizim bugnk bakmzla ergenlik anda bulunan- M ille, hayatta gerek anlamda gaye denebilecek bir ey kazandrr: Bir dnya reformcusu olmak: Kendime ilikin mutluluk anlaym tamamen bu gayeyle zdelemiti Gemi ya da belli bir an, sanki yansmalarn ge lecekte aramaya itelemektedir Leonardoyu. Tpk bazen bir annn, hatrlanmakla bir travma haline gelebilecei gibi; bastrlm bir an diye yazar Freud, ancak ertelenmi eylemle travmaya dnr. Bunun bir cevab yle olabilir: Psikanaliz, unutmay mmkn klan bir hatrlama yoluyla gerekleecek iyilemedir. Flrtte hibir riske gir mez insan; sadece risk olasln besler.

Hata, meşruiyet kazanmış kanunsuzluktur. En kabahatli olduğumuz zamanlarda yanılgıya düşmüş oluruz.

Uploaded by

Psikanaliz içgüdüyü kişisel tarihe dönüştürdüğüne göre, yanılgı diye bir şey de yoktur, sadece geçmişin sürekli olarak gün ışığına çıkartılması vardır. Dil sürçmesi, insanın kendi kendine uy­ guladığı bir kazaysa, niye kendisini böyle bir kazaya maruz bı­ rakmak ister insan? Ka­ zandığımız becerilerin gizlediği bir tarihimiz vardır bizim. Kitabının sonuç bölümünde şöyle der Freud: En ağır v e en h afif vakalarda hep ortak olan bir şe y vardır; aynısı, dil sü rçm esi ve sakarlık ile şans eseri m eydana g e le n kazalarda da g ö ­ rülür.

Bu fenom en lerin izi, yeterin ce bastın lam am ış p sişik m alzem ed e bulunabilir, gerçi bilin ç bastırm ışür bunu am a, kendini dışa vurma y e ­ ten eğ in i tüm ü yle elin d en alam am ıştır. Bastırılmış arzular, bastırılmış tarihlerdir ya da oluşum ha39 ündeyken bastırılmış tarihler.