Sagopa kajmer bir hataydı bizimkisi

feat Karat-Korkmuyorum
  • Kullanıcı mesaj:Vito Genovese/Arşiv//10 - Vikipedi?
  • Sevdiğiniz şarkı sözleri.
  • erkekleri arayan dul bayanlar!
  • flört sevgili gönül!

Tek isteğIM aslında benim seni istediğIM gibi beni istemen.. Bana derler yıllardır , yer kul Hakkı.. Sen kendi defterini düşün çok bilmiş 2 kulaklı!.. Bir arkadaşım vardı kara saçlı ve de pasaklı. Yaptığı hareketlerin hepsi birden yasaklı.. Çiftçi ; kargalardan ,balıkçı ; deniz analarından.. Bense ; sizden bıkkınım.. Birisi hayatımın en güzel gününde sırtını döndü.. İnanmak istediğIM ; yılların gücüydü.. Yıllar geçtiğinde gördüm hepsi birer öcüydü..

Güven ve güvensizlik ortası ikisinin bocası..

YaLanın geLini ihanetinde kocasıydı.. İtile itile kuyuya düşeceksin kim itti bilemeyerek.. Durmadan ağlayacaksın gözlerini silmeyerek.. Şahit olacaksız gözlerinle görmeyerek.. Tugay Aktepe. Buraya Disstortion EP yazardım ama bayağı yüklü gelir konu için sayfa sayfa Tugay Aktepe' Alıntı:.

Recep Sarımeşe' Alıntı:.

Sagopa Kajmer Şarkı Sözleri | osoka52.com

Safa Kadakal. Vay Vay Sagocular almış sazı eline Senin yaptığın en iyi iş yanı başındaki dostunu satmak Eski dosta yol verrr Sefa Kadakal' Alıntı:. Güneş geceleri doğsa da Yağmur göğe doğru yağsa da Bülbül sonsuza dek sussa da Günler bir çuvala dolsa da Melekler bile Kötülük yapsa da Onlara uyma Her daim yalnız Sevdiğim olma Sevgilim ol Ziyaretçim olma Refakatçim ol Yıldız tarlalarda açsa da Çöllerde serin sular aksa da Kedim kanatlanıp uçsa da Balık da kavağa çıksa da Yürekler de Hiç yanmasa hayatta Sen aldırma Her daim yalnız Zeynep Casalini - Refakatçi.

Eren Aydın.

ŞARKI SÖZLERİ

Yani türkcesi  annem üzerine yemin ederim ki  kizlari aldik eve gittik eeee  sonra bak  yemin ediyorum  cok  iyiydi  kicimi yala  sonra kaza yaptik  polisler geldi  kodese giriyorduk az daha  babam cok kizdi yemin ediyorum moruk Bu tip birsey yani elemanlarin bir kismi harbici gangsta ayagi takiliyorlar  böyle cete hesabi  skinlerle kapisiyorlarmis ama ben daha bir tane skin görmedim burda. Ve kalbi güzel insanlara denk gelelim, amin. Metal ve arebesk olsa bile : O manada söyledim. Türümüzden hayatta kalan herkes aynı büyük heyecanla tacımı giymemi seyretti ve Tauron efendim, ben, o tanıdık varlıkların gölgeler halinde birbirlerine üzerine sarıldığı tek-vücudun önünde, bu yepyeni evrende bir tanrıça olarak var olmanın heyecanını ilk kez yaşadım ve şunu anladım ki: Her ne kadar artık çok değişmiş hatta bambaşka bir varlığa dönüşmüş dahi olsam da yaşamak, var olmak, bir kimliğe ve anılara sahip olmak çok, çok büyük bir onur! Daracık duvarın üzerinde değil de kuş tüyü yatakta yatarcasına huzurlu görünüyordu. Lakin sizleri daha fazla bekletmeyelim ve sizi o eşsiz kurgular ile baş başa bırakalım.

Sormayın neden bu durgunluğum Görmeden kuytu yaralarımı Sormayın neden bu huysuzlugum Bilmeden saklı duygularımı Çokmu dertsiz duruyorum uzaktan bakınca Çokmu kalender sandınız dert anlatmayınca Gamsız hayat,herkese başka sunar garip oyunlarını Gamsız hayat,herkese başka kurar kahpe tuzaklarını Gamsız hayat,herkese başka sorar geçmiş hesaplarını Gamsız hayat herkesi başka yorar görmez gözünün yaşını Sanmayın biter bu durgunlugum Sarmadan kuytu yaralarımı Sanmayın biter bu huysuzlugum Açmadan saklı duygularımı Çok mu güçsüz duruyorum derdimi paylaşınca Çok mu çaresiz dersiniz dertten ağlayınca Candan Erçetin-Gamsız hayat..

Candan Erçetin'in bütün şarkılarındaki sözler anlamlı ama bu şarkının her satırı başlı başına bir anlam taşıyor özellikle benim için Burak Uğur Yılmaz. Ceza-Dark Places İki arada bir deredeyim, iki ileri bir geri gözümü açtım ama nafile artık bırakın peşimi bana çatmayın, Tech N9ne ve Ceza en alt kattayız İşte kaderim bu ya, güzel olan her şey bir rüya, bu karanlıkta yolumu bulamazsam gözümü kapatırım tanrımla konuşurum ben hallelujah, geriye dön bak, yol uzun hep dark, kararır her bir gün, nerede dostlar, kimsenin aklına gelmez ölüm ama hepimizi bekler kara bir toprak, ne önümü görürüm her yer karanlık nede yolumu bulurum ama sağlam bastım bana gözü kötü bakana damga bastım haydi faka basmadan as varsa bas, biçimi bozulur rapine güvenen herkesin, biz şaşırtırız ötekileri boş verin.

Missouri Kansas, İstanbul tam gaz, adımız anılır yere serilir atlas, ışığım rapti benim, ışığım annemdi, ışığım tekti benim, gerisi nefretti, karanlık yerler adreste belli, beni beklemeyin trene ben gittim Nakarat Her gün aynı, günün farkı yok, günden gün aynı gibi aynı şov, sizlerden önce gelir her bir flow, bizden söz edip durur her bir toy, Bak gene aynı karardı her yer, biz razıyız ama kaçın derler, gözle görülmez dikenli teller adresimiz aynı karanlık yerler When i open my eyes in the morning feel like i never had?

Sezen Aksu - Yol arkadaşım Çok güzel bir şarkı dinledikçe daha çok seviyorum. Volkan Kızıltaş. Ben kimin uydusuyum Uymadı mı sorgusuyum Hala eski duygusuyum Prensesin uykusuyum Bir avuntu dolgusuyum Terkeder beni korkusuyum Hala eski duygusuyum Prensesin uykusuyum Uyanmaz mı, uyanmaz mı Bana gelince zaman durmaz mı Uykusuz rüyasız Bana gelince hayat neden masalsız Bilmem Bir masalın yokmuşuyum Ben hiç ben olmuş muyum Hala aynı duygusuyum Prensesin uykusuyum Redd-prensesin uykusuyum. Çünkü şu saatten sonra önemli olan kuruntu değil, çok basit bir örnekle de olsa geleceğe dair bir kehanetin gerçekleşmesi: Üç damla ve ardından ıslanan küller!

Ve Tanrı şahidim, bu beni fazlasıyla korkuttu. Çünkü gelecekten haberdar olmanın lütuf değil, lanet olduğuna inanırım oldum olası. Ama gelin, kartları açık oynayalım. İşte size bir itiraf daha: Korkumun asıl nedeni, bu denli basit bir kehanete bile odaklanabilen zihnimin karımın ölümüyle ilgili kuruntusunun da gerçeği işaret ettiğine dair duymaya başladığım kuşkuydu. İşin beter yanı, az önce ayakkabının söylediğini varsaydığım her şeyi kontrol etmek için dayanılmaz bir dürtü duyuyordum. Oturma odasında bir sinek var mıydı gerçekten?

Balkon korkuluğuna bir serçe tünemiş miydi?

Gezinti menüsü

Sonra kedi, köpek, adam? Sandalyeden yavaşça kalktım. İşin garip yanı, az önce klavyedeki üç damlayı görüp de korkuyla ayağa sıçradıktan sonra hangi ara tekrar oturdum, farkında bile değildim. Ağır adımlarla yürüyerek odadan çıktım, hole ayak bastım. Oturma odası hemen solumdaki kapının, karımın mışıl mışıl uyuduğu yatak odası da holün ucundaki büyük camlı kapının ardındaydı.

Ayrıca holün sol duvarında mutfağın, sağ duvarında da banyoyla tuvaletin ve bir çeşit ardiye olarak kullandığımız küçük odanın kapısı vardı. Tüm bu kapılar bana yapış yapış yaratıkların karanlıkların içinde birbirine sürtündüğü iğrenç boyutlara açılırcasına tehdit edici görünüyordu. Derin bir nefes alarak yatak odasının kapısına baktım. İlk hedefin orası olmasına karar vermiştim. Karımı sarıldığı ve muhtemelen sağ bacağını dışarı çıkardığı yorganın altında görecek, hâlâ nefes alıp verdiğine kanaat getirdikten sonra görevime geri dönecektim.

Hayır, yazmaya değil. Kalbim göğüs kafesimde gümbürderken kusursuz cümleler kurmaya çalışmak anlamsız olacaktı. İlk başta ne kadar dirensem de yapılması gereken en yerinde hareketin kahrolası ayakkabının sözlerini teyit etmek olduğuna karar vermiştim. Ne kaybederdim ki? Aklımı mı? Tükürdüğümün aklının zaten pek normal işlemediği ortadaydı, öyle değil mi? Yanından geçerken ayakkabıya kayıtsız bir nefretle baktım. Evet, abartmıyorum, aynen öyle, katıksız bir nefret. Sadece onu meydana getiren deriden, iplerden, sentetik diğer malzemelerden Yüzünü hiç görmediğim bu kişiler olmasa bu kahrolası ayakkabı şu anda holde yer kaplamayacak, zihnimi iğrenç ve korkutucu kuşkularla dolduramayacaktı.

Ayakkabı saf nefretimi ve o nefretin yaptırabileceklerini sezinlemiş gibi sessizdi. Yanından geçip gidişimde çıt çıkarmadı. Hoş, buna gerek de yoktu. Nasılsa kuruntularımı beslemiş, zihnimi çamur deryasına çevirmişti. Artık, son derece sıradan bir ayakkabıyım rolünü üstlenebilirdi. Holü temkinli adımlarla geçtim.

batug.com forum sayfalari

Çünkü içgüdülerim hâlâ karanlık odalardan çıkabilecek iğrenç yaratıklara karşı uyarı sinyalleri göndermeyi sürdürüyordu. Garip bir yabancılaşma yaşamama neden oluyordu bu. Hem kendi evimde hem de değildim. Bildiğim gerçekliğin üzerine saydam bir kılıf gibi başka bir gerçeklik geçirilmiş ve o gerçeklikte en inanılmaz şeyler olabilirmiş gibi hissediyordum. Yatak odasının kapısını hafifçe ittim. Menteşeler gıcırdadı.

Yine de gecenin sessizliğinde bu hafif gıcırtı kulağa aç bir yırtıcının mide gurultusu gibi korkutucu geliyordu.

Menteşeler de aşağılık ayakkabı gibi dile gelse, muhtemelen, neden bizi yağlamadığını sorabilir miyiz, diyeceklerdi. Neyse ki böyle bir şey olmadı. Olduysa da ben duymadım. Kim bilir kaç zamandır hiç farkında olmadan tuttuğum nefesimi gürültülü şekilde koyvermiştim çünkü. Karım geniş yatağımızın kendine ait olan yanındaydı. Yorganı iyice üzerine çekmiş, kapıya sırtını dönmüştü.

Sadece yastığa yayılan kızıl saçlarını görüyordum. Oda holdeki ışıkla aydınlandığından ve o aydınlığın bir kısmı da kapının önünde durmam nedeniyle zayi olduğundan gerçekte kızıla boyalı olan o saçlar kuzguni siyah gibi görünüyordu, ama tutup da bu ayrıntıyla uğraşacak değildim.

Saç renginin farklı görünmesi yatakta karımın değil de hiç tanımadığım başka birinin, mesela gerçekliğin üzerine geçirilen farklı gerçekliğe ait kan emici bir yaratığın yattığı anlamına gelmiyordu, öyle değil mi?